DÜN DÜNDÜR, BUGÜN BUGÜNDÜR

Cavit Çağlar ve Murat Demirel’e yapılan, zulümdür diyen ve hukuku tenkit eden, Demirel’e hiç şaşırmadım. Hiçbir şey söylemeseydi yinede böyle düşündüğünü biliyordum. Onun hukuk hakkındaki düşüncesi daha önceden de belliydi.

Sayın Demirel’e göre, hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku önemliydi. Ona göre, Demirel soyadı taşıyanlar ve aile fotoğrafı içerisinde yer alıp banka kasası boşaltanlar ceza almamalıydı. Hatta bazı zinde güçler, canı sıkıldığı zaman boşalma hakkını kullanabilirdi.

İktidar olana kadar dine dayanmış, iktidar olduktan sonra ise bazen devlete, bazen de zinde güçlere dayanmış Türk halkıyla dostluğu, seçim zamanlarında olmuştur. Doğruları hep eğri cetvelden çıkmıştır. Türk halkını seçim zamanlarında hep uykuda yakalamıştır.

Sıradan biri olsaydı, onun hukuk hakkındaki düşünceleri önemli değil ancak on bir yılı Başbakanlık olmak üzere kırk yıl politika yapan birinin hukuk hakkındaki düşünceleri beni hemen geçmişe götürdü.

O 27 Mayıs 1960’daki darbeden sonra A.B.D. tarafından Türkiye’ye gönderilen, merhum Adnan Menderesin politik mirasına konan oportünizmi en iyi (!) kullanan fırsatçıların babası.

1961’den sonra günümüze gelene kadar, ülkeyi ekonomik ve siyasi bunalımlara sürükleyenlere baktığımızda, karşımıza hep O çıkıyor. O, ülkeyi hep boş kaşıkla besledi. Efendim altı kere gitmiş, yedi kere gelmiş. İnsan başına gelenlerle değil, başına gelenler karşısındaki tutumuyla değerlendirilmelidir.

Başarı yada başarısızlık ayrıntılarda gizlidir. Şimdi onun kırk yıl icraatını birlikte değerlendirelim.

28 Şubat’ı sahipleniyorum diyor. Öyle demese de biz, 28 Şubatın dibinde onun kazması olduğunu biliyoruz. Demokratlık beşeri sistemlerde bir idareci için görünmez bir cevherdir. Bizdeki farkı ise o düşünceye sahip olmayan insanlar, sahipmiş gibi görünürler. 28 Şubat nedeniyle, umutların kuruduğu, acıların isyana döndüğü, bıçağın kemiğe dayandığı, sabrın bittiği yerdeyiz. Yer yüzünde islamın sesini boğmaya, beyinlerden kazımaya, cami, türban, kurban, ramazan, imam hatip liseleri, Kur’an kurslarına zarar veren siyasi düşünceye sessiz kalıp, toplumsal barışın bozulmasına neden olan, karışık ortamlardan yararlanmasını bilen, yada ortalığı karıştırmasını iyi bilen, Türk halkını bazen iki anahtarla, bazen demokratik hayallerle uyutan müslümanı bir siyasi malzeme gibi görüp onları kırk yıl istismar eden devleti derinleştirip militarizme arka çıkan, Müslümanlara dindar görünüp, kindar davranan, bizleri bütün toplumsal barış, adalet, huzur dolu yaşamdan uzaklaştıran yanlışlıkların babası.

O, geçmişte seçimden seçime yaptığımız toplumsal yanlışların babası.

“Her yapılan yanlış ardında bir iz bırakır”.

Bugün çektiğimiz ekonomik sıkıntılarda, onun ördüğü çorapların şişleri var.

Rüşvete, soyguna, talana, banka hortumculuğu gibi pisliklere bulaşan haramileri, geleceğimizin yollarına dizen, banka dolandıranları önce bakan yapıp sonrada dolandırdığı bankayı o bakanlığa bağlayan, daha sonra ona destek çıkan hortumcularla aile fotoğrafı çektirip, güçlü zengin ve asil görünmelerine sebep olan ve ülke rantını omuzlatan ve onları toplumun efendileri haline getiren, ilişkilerinde hep sır olan, o bugün çektiğimiz sıkıntıları babası. O Türk toplumunu bir tramplen tahtası ve ucuz oy deposu gibi görüp devamlı aldattı. Döneminde örtü düşmanlığının inanç düşmanlığına dönüşmesine neden olan tarih ve kültür düşmanlığına sessiz kalıp elinden geldiği halde faşizanlara mani olamayıp, bir anlamda teşvik etmiştir Demirel bence oportünizmin adıdır. Çıkış noktası Kur’an, varış noktası ise 28 Şubattır. Siyaseti sıfırlayıp, bürokrasiyi tıkamakla kalmadı. Politikanın da haysiyetini beş paralık etti. Hep başkalarının biçtiği rolü oynadı. Rüzgara göre yelken şişirmesini bildi. Kırk yıllık politik hayatında demokrasiye en ufak bir katkısı olmadı. Sıkıntıyı gördüğü zaman şapgayı gapıp gaçtı.

Doğruları olmayan, tek hedefi iktidar olan, biraz demogoji, biraz idare-i maslahat, biraz korku, biraz dün dündür mugalâtası; birkaç yıl sonra değil çizgisi, ayak izleri bile kalmayacaktır. Şimdide Demirel destekli bir siyasetçi çıktı ortaya değerli halkımız uykuda yakalanmaz inşallah.

  “Yeni başarılar ancak eski başarıların üstüne inşa edilebilir”.

M. Ali Bayar ile olacak olanlar geçmişte Demirel ile olanların habercisidir. Yarının güzelliği eskimiş siyasilerin paslanmış fikirlerinden kurtularak gerçekleşir.

“Bilâder yada Birader değiştirmekle kader değişmez.”

Bizim gibi demokrasiyle idare edilen ülkelerde kötü kader, seçimlerde yapılan hataların toplamıdır.

Barış, adalet, huzur dolu bir yaşama kavuşmak için, kendi kaderimizi yapmak elimizde.

Acıların, çaresizliklerin, çelişkilerin yumak olduğu, ihmallerin ve art niyetli gayretlerin sonunda yoksullaşan ve hızla ekonomisi küçülen, Amerika’dan ithal, halka yabancı biraderlerin hakimiyetindeki ülke hüviyetinden çıkmak için:

Allah milletimize tahammül gücü versin. Geçmiş dönemlerden ibret alacak basiret nasip eylesin, yabancı menşeli bilâderlerden bizleri azat eylesin.

“Doğru yöneticiler, toplumu iyilik ve güzelliklere taşıyan merdiven gibidir.”

Ülkemizin, doğru seçeceğimiz yöneticilerle insanımızın özel cenneti haline gelmesini diliyorum. Bunun için hepimiz mutlaka bir şey yapalım. Çünkü mutlu sona mücadele etmeden, emek vermeden ulaşılmaz.

 

İnşaat temelden başlar, yıkım ise tepeden; bizim temelimiz sağlam. Ancak tepedeki yıkımı durduralım ve ülkemizi esenliğe kavuşturalım.

 

                                                                         RECEP AYDIN      

 

1